Ankara’da güvenlik zirvesi öncesi, devletin kalbi sayılan Genelkurmay, içişleri bakanlığı, meclis ve daha birçok kurumun bulunduğu bölgede, askeri lojmanların girişinde dört servis aracının girişi sırasında düzenlenen bombalı saldırı sonucu resmi açıklamalara göre 28 kişi öldü.
Saat 18.30 civarında yapılan bu bombalı saldırıdan önce, saat 18.00 de yapılması planlanan güvenlik zirvesi bilinmeyen bir şekilde yapılmıyor, erteleniyor.
Olayın yapılış biçimine bakıldığında, planlamanın profesyonelce yapıldığı açık. Lojmanlar üst düzey subaylara ait. Servis saatleri biliniyor. Dört servis aracı, üst düzey subay taşıyor. Güvenlik ise en alt düzeyde. Lojman girişinde hemen önceki kavşakta trafik ışıkları var. Servis araçlarının trafik ışıklarında yavaşlamasıyla saldırı yapılıyor.
Saldırıyı yapanlar belli ki, servis saatlerini, trafik ışıklarını ve güvenlik zafiyetini çok iyi hesaplamışlar. Patlamanın şiddetine göre kullanılan bombanın çok güçlü olduğunu söyleyebiliriz.
İlk izlenimlerde, olaydan hemen sonra Habertürk’e konuşan eski emniyet istihbarat daire başkanı Sabri Uzun, kullanılan patlayıcının IŞİD’i hedef gösterdiğini söyledi.
Başta ABD, Rusya, İngiltere olmak üzere birçok devlet olayı kınadıkları yönünde açıklamalarda bulundu.
İlerleyen saatlerde yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda, “olayın araştırıldığı, arkasında istihbarat güçlerinin olma olasılığının yüksek olduğu” söyleniyordu.
Sabahın erken saatlerinde başbakan Ahmet Davutoğlu, “saldırının Suriyeli Kürtlerin savunma birlikleri olan YPG tarafından yapıldığının kesinleştiğini” açıkladı. Olayın meydana geliş saatlerinin hemen sonrasında Irak’taki PKK mevzilerine hava saldırısı düzenlenmiş, Suriye’deki YPG hedeflerine yapılan top atışları sıklaştırılmıştı.
Başbakan açıklamasında isim de vermiş, “saldırının intihar saldırısı olduğu, saldırganın Salih Neccar isimli kişi olup kuzey Suriye’nin Amuda şehri doğumlu olduğunu” bildirdi. Bu kadar büyük bir patlamaya neden olan bombalı aracın intihar saldırganından kalan parçalardan kimliğine ulaşabilmek (Cizre’de bodrumlardan çıkarılan ve günlerdir teşhisi dahi yapılamayanları düşününce) hem büyük bir başarı hem de şaşırtıcı. Ayrıca 9 kişinin de gözaltına alındığı da yapılan açıklamada yer aldı.
Bombalamanın ardından meclis bahçesinde sırt çantalı bir kişinin şüpheli görünüp tutuklanması sırasında sırt çantasının meclis bahçesinde unutulması, daha sonra gazetecilerin polisleri araması sonucunda polislerin tekrar gelip, unutulan şüpheli sırt çantasını fünye ile patlatmasını düşününce bu başarı daha büyük geldi.
Başbakan açıklamalarının sonunda asıl önemli vurguyu yaptı. “Umarız artık müttefiklerimizde YPG’nin bölücü örgüt uzantısı olduğunu görürler. Halkımızı tehdit eden terör örgütünü masum görenleri mazur görmemiz mümkün olamaz. YPG mevzilerini bombalamamız devam edecektir.”
Sabah saatlerinde sosyal medyaya düşen Cemil Bayık’ın açıklamaları ise olayı daha da garipleştirdi. KCK Yürütme Konseyi eş başkanı Cemil Bayık, “Ankara saldırısı, Güneydoğudaki katliamlara misilleme olabileceğini” söylüyordu. Bu açıklama bir bilgi mi yoksa tahmin mi anlaşılamıyor.
Bu açıklamayı okuyunca 7 Haziran seçimleri sonrası Ceylanpınar’da lojmanlarda öldürülen 2 polisi hatırladım. Olay sonrası KCK benzer bir açıklama yapmıştı.
20 Temmuz’da Suruç’ta düzenlenen bombalı saldırıda 31 kişi öldürülmüştü. Bu saldırıdan iki gün sonra Ceylanpınar’da aynı dairede kalan 2 polis memuru evlerinde öldürülmüş olarak bulunmuş, HPG açıklama yaparak olayı üstlenmiş, “Suruç katliamına misilleme olarak gerçekleştirildiği” açıklanmıştı. Her ne kadar 4 gün sonra, KCK tarafından, “eylemle alakamız yoktur, yerel güçler tarafından yapılmış olabilir” gibisinden açıklamalarda bulunduysa da eylem üstlenilmiş oldu. Bu eylem aynı zamanda barış/çözüm sürecinin de bitişi olmuştu.
Bugünkü koşullara baktığımızda, PYD bahanesiyle Suriye’ye kara harekatı düzenlemek isteyen Türkiye’nin önünde, PYD’yi destekleyen ABD ve Rusya var. PYD’yi destekleyenlerin arasına son anda Suriye yönetimi de girdi. ABD ve Rusya, temsil ettikleri emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda davranmakta ve Suriye pazarından Türkiye’nin pay almasını istememekteler.
Suriye’ye düzenlenmesi istenen kara harekâtına sıcak bakmayan “BM kararı olmadan böyle bir harekat yapılamaz” diyen Genel Kurmay var!
Savaşa çok sıcak bakmayan halk, karşı çıkan muhalefet var. Kendi çıkarlarıyla örtüşmeyen AB ve uluslararası kamuoyu var!
Suriye niyetlerinin engelsiz gerçekleşebilmesi için Türkiye açısından, PYD’nin askeri kanadı YPG ve YPJ’nin “terörist” olarak uluslararası alanda ilan edilmesi ve kabul görmesi zorunluluğu var!
Bunca sorun yaşanırken Ankara’da, genelkurmayın arkasında, devletin kalbi denilen yerde, üst düzey subayların servis araçlarına yapılan intihar saldırısı.
Olayla ilgili yayın yasağı getirilmesi!
Saldırganın 12 saat içerisinde, doğduğu yere kadar tespit edilebilmesi!
KCK Yürütme Konseyi eş başkanı Cemil Bayık, “Ankara saldırısı, Güneydoğu'daki katliamlara misilleme olabileceğini”açıklaması…
Her şey şüpheli özetle...
PYD ile bu kadar ilgilenen yetkililerin, Hatay’ın Güveççi sınır karakolunda, ulusal basın çalışanlarının açıktan kışkırtmaları ve hedef göstermeleri sonucunda, IŞİD tarafından kafası kesilerek öldürülen uzman er Mustafa Uygun ile ilgili tek açıklama yapacak vakti olmaması!
Coğrafyamızda yaşam, hiçbir zaman doğal akışı içerisinde gitmediğinden, karşılaştığımız her olaya şüpheyle bakmak, geleneklerimiz arasına girdi. (NT/HK)
* Başta meslektaşımız gazeteci Gülşen Yıldız olmak üzere Ankara saldırısında ölenlerin yakınlarına baş sağlığı dilerim.
** Başlıktaki "ikinci" vurgusu, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara garında, muhalefeti susturmak amaçlı gerçekleştirilen ve 100 den fazla insanın ölümüyle sonuçlanan bombalı eylem sonrası 2. Büyük bombalı Eylem olması nedeniyle.